Перевод: с французского на турецкий

с турецкого на французский

üstünkörü bir iş

См. также в других словарях:

  • üstünkörü — zf. 1) İnceliklerine inmeden, özen göstermeden, gelişigüzel, şöyle bir, baştan savma Annesiyle bir hafta evvel yaptığı görüşmeyi üstünkörü anlattı. S. F. Abasıyanık 2) sf. İnceliklerine inmeden, özen göstermeden, gelişigüzel, baştan savma yapılan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şöyle bir — zf. 1) Üstünkörü Bardağı şöyle bir yıkadı. 2) Kısaca, kısa süreli O akşam, Bebek dönüşü, Miralay Ferit i yoklamak için geçerken şöyle bir uğramıştı. A. İlhan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • görünüşü kurtarmak — bir işi gereği gibi değil, yapılıyor dedirtmek için üstünkörü yapmak, zevahiri kurtarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • atlamak — den 1) Bir engeli sıçrayarak veya fırlayarak aşmak Duvardan atlamak. Hendekten atlamak. 2) den, e Yüksek bir yerden alçak bir yere, ayaküstü gelecek biçimde kendini bırakmak Çukura atlamak. 3) e Binmek Atlasam bir vapura, şehre insem diyorum. S.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabasını almak — 1) biçim verilecek bir maddenin gereksiz yerlerini gidermek 2) bir yeri veya bir şeyi gelişigüzel, üstünkörü temizlemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yasak savmak — 1) bir nesne, bir gereksinimi geçici olarak karşılamak, şimdilik işe yaramak Bu boyun bağı eskimiş ama bugünlük yasak savar. 2) bir işi hatır için, gönülsüz olarak üstünkörü yapmak Bunu da yasak savar gibi değil, yararlı olmak kaygısı ile yani… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aceleye getirmek — 1) bir işi el çabukluğuyla, hızlı bir biçimde yapmak Satıcı aceleye getirerek elmanın çürüklerini vermiş. 2) bir işi üstünkörü yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eğreti — sf. 1) Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu. A. İlhan 2) Takma Eğreti diş. Eğreti bacak. 3) Belli belirsiz 4) Uyumsuz, yakışmamış 5) zf. İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gelişigüzel — sf. 1) Herhangi bir, özensiz, itinasız, baştan savma, rastgele, lalettayin 2) zf. Üstünkörü Eski dansları mektepte, yenilerini de bir iki arkadaşının evinde gelişigüzel öğrendiğini anlattı. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kör — sf., Far. kūr 1) Görme engelli Körü körüne duygululuk sanatçıyı da körün değneğiyle yolunu araması gibi zavallı duruma düşürür. N. Cumalı 2) Keskinliği yeterli olmayan Kör bıçak. Kör makas. 3) Az aydınlık veren Sahanlığın üstünde bir kör kandil… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yalandan — zf. 1) Gerçek olmayarak, yapmacık bir biçimde, oyun olsun diye, yalancıktan, sureta İşine gitmemek için yalandan hasta olduğu haberini verdi. 2) Gösteriş olsun diye, özen göstermeden, önem vermeyerek, üstünkörü Yalandan bir temizlik yapıverdiler …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»